İŞTAHSIZLIK
Açlık-tokluk hissi beyin içinde (hipotalamus) yer alan bir merkez tarafından yönetilir. Bu merkez, mide ve bağırsaklar ile sürekli iletişim halindedir. Besinlerin miktar ve içeriği, hormonlar ve sindirim sisteminin hareket yeteneği açlık-tokluk hissi ve sonuçta iştah üzerine etki yapar.
Bebek ve çocuklar yaş ve gereksinimlerine göre değişen iştaha sahip olur. Örneğin yaşamın ilk 1 yılı boyunca hızlı büyüyen, kilo alan bebek daha sonraki aylarda büyüme hızındaki azalmaya paralel olarak daha az besin tüketmeye başlar. İştah belirgin olarak azalır. Ancak buna rağmen yeterli beslenme gerçekleşir. Beslenmenin amacı, çocuğun anne ve babayı tatmin edecek miktarda yemek yemesi değildir.
Doğumdan sonra mucize besin “Anne Sütü” ile beslenen bebek bu sayede sağlık ve mutluluğa kavuşur. Biberon kullanımı ve ek besinlere geçiş sürecinde anne ve çocuk arasında çatışma kaçınılmaz olur. Çocuk, anne sütü dışındaki yeni lezzetleri kabul etmekte isteksizdir. Sebze, meyve ve tahıllara alışmak zaman alır. Çocuğunu her koşulda çok iyi beslemek ve büyütmek isteyen annenin bu duruma sabır ve anlayış göstermesi her zaman olası değildir. İyi yemek yiyerek ailenin mutlu olduğunu gözlemleyen çocuk, yemek yemediğinde annenin üzüntüsünü de anlar. İki yaşına doğru çocuğun bu durumu algılama yeteneği gelişmiş ve artık yemek yediğinde ödül veya rüşvet almayı başarmış duruma gelir. Yemek yeme veya yememe sayesinde çocuk istediği kadar ilgiyi çeker. Aileyi yönetmeye başlar.
Beslenmenin ana amaçları:
- Büyüme ve gelişmenin sürdürülmesi
- Sağlık ve mutluluğun sağlanması
- Kronik ve akut hastalıkları önlemek
- Fiziksel ve mental kapasiteyi artırmak
- Stres durumları için gerekli depoları oluşturmak
İştahsızlık çocuk ve gençleri olduğu kadar aileyi de rahatsız eden çok yönlü bir sorundur. Henüz konuşma ve hareket yetenekleri gelişmemiş olan bebek beslenme sırasında anneye bağımlıdır. Tokluk hissini başını çevirme, ağlama veya emmeyi reddetme şeklinde belli eder. Fazla beslendiğinde kusması kaçınılmazdır. Yemek yeme sırasında sorun çıkartan süt çocuğu anne, baba veya bakan kişinin baskısını hisseder. Aslında vücut ağırlığı ve boyu yeterli miktarda artmaktadır. Ancak o, zayıf olmadığını ve karnının doyduğunu bir türlü anlatamaz. Regürjitasyon olarak adlandırılan besinlerin ağza kadar gelmesi olayı sıklıkla görülür. Gastroözofageal reflü bu tür bebek ve çocuklarda sıklıkla görülür. Mide asit ve sıvısının yemek borusu içine gelip gitmesi zararlı bir durum olup zamanla yemek borusunun içini döşeyen mukozada yanık ve hasar ortaya çıkar. Bu durumda iştahın daha da azalması kaçınılmazdır. Çok çeşitli sağlık sorunları iştahsızlık ile kendisini belli eder. İştah çocukluk çağında bir tür “alarm” işareti görevini görür. Daha önce normal beslenen kişinin yemek yeme arzusundaki azalma ve bunu izleyen kilo kaybı, araştırılması gereken bir hastalığı düşündürmelidir.
İştahsızlık nedenleri:
- Yanlış beslenme yöntem ve alışkanlıkları
- Dışkılama bozukluğu: kabızlık
- Psikolojik sorunlar
- Ailenin bilgi eksikliği
- Kronik hastalıklar
- Sindirim sisteminin hastalıkları
- Gastrit, ülser, karaciğer hasalıkları, barsak hastalığı
- Gastroözofageal reflü
- Kabızlık
- Karın ağrısı
- Anemi (kansızlık)
- Vitamin ve demir eksikliği
- Diğer hastalıklar: sinir sistemi, dolaşım ve solunum sistemi vb.
- Kısıtlı beslenme rejimleri
- Diabet
- Çöliak Hastalığı
- Besin Allerjisi
- Süt Allerjisi
- Galaktozemi
- Fenilketonüri
- Metabolizma Hastalıkları
- Kolestrol yüksekliği
Okul çağına gelen çocuklarda ve gençlerde iştahın en az olduğu saatler ne yazık ki sabaha denk gelir. Kahvaltı istenmeyen bir öğüne dönüşür. Kahvaltı yapmadan evden okula giden öğrenci beslenme eksikliğini ancak öğle saatlerine doğru ve abur cubur sınıfından yiyeceklerle giderir. Atlanan kahvaltı öğünü kişinin yaşamını etkiler.
- Kahvaltının Önemi:
– Besin elemanlarında eksiklik gelişir
– Entellektüel kapasite düşer
– Fizik güç azalır
– Öğrenme yavaşlar
– Bilginin hatırlanma ve kullanımı gecikir
İŞTAHSIZ ÇOCUKLA NASIL BAŞA ÇIKILIR?
İştahsızlık ve beslenme bozukluklarının nedenlerinin belirlenmesi sorunun giderilmesi için gereklidir. Bu amaçla çocuğun ağırlık ve boyunun yaşına ve genetik özelliklerine uygunluğu denetlenir. İştahı azaltan hastalıklar ayrıntılı olarak araştırılır. Belirgin sağlık sorunu bulunmayan çocuklarda psikolojik kökenli iştahsızlık düşünülmelidir. Bu durumun çözümü, vitamin ve mineral içeren ilaçların verilmesi değildir! Gerçek ve kalıcı çözüm, aile ve çocuk arasındaki ilişkinin düzenlenmesi, beslenme şeklinin sağlıklı kılınması ve çocuğun yanlış alışkanlıklardan vazgeçirilerek eğitilmesi esaslarına dayanır. Henüz bebeklik döneminde kişiliğin oluştuğu düşünülür ise, ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek iştahsızlık ve diğer kötü alışkanlıkların nedenleri daha iyi anlaşılır. Örneğin bebek büyüdükçe bağırma ve ağlama ile isteklerini yaptırmanın bir yöntem olduğunu anlar, beslenmenin anne için çok önemli olduğunu keşfeder, televizyon karşısında veya oyunla, rüşvetle yemek yedirilmeye alışır. Giderek ” yemek sofrası” ceza, ödül, rüşvet ve mantıksız davranışların da yer aldığı bir “savaş sofrasına” dönüşür. Sevecen, sıcak bir yemek ortamının yaratılması, çocuğun sofra terbiyesini diğer aile bireylerini gözlemleyerek öğrenmesi gereklidir. Yemek sofrasının sorunların çözüm ve tartışma yeri olmadığının bilinmesi önemlidir. Belirli bir öğünde yeterli yemek yemeyen çocuğun diğer öğünlerde çok daha iştahlı olması beklenmemelidir. Çocukların beslenme eksikliğini telafi edecek miktarda daha fazla yemek yemeleri için aradan günler geçmesi şaşırtıcı değildir.